6 Kasım 2013 Çarşamba

ÇİN SANATI

ÇİN SANATI 

Çinliler, Yang-şao ve Lung-mın boyalı çömlekçilik ürünlerinden de anlaşılacağı gibi, Cilalıtaş devrinden başlayarak, süsleme sanatına büyük bir beğeniyle eğilmişlerdir. Daha sonra, insanların tarlada çalışması azaldığı ölçüde, sanat etkinlikleri de çeşitlilik kazanmıştır. Çin sanatının özgün niteliği, geleneğe bağlılıktır (çok sonraları, çömlekçilik alanında yeniden ele alınacak olan tunçtan yapılma bazı arkaik biçimler, günümüze kadar varlıklarını korumuşlardır); bununla birlikte, geleneğe bağlılık hiçbir zaman Çin sanatındaki yaratıcılığı olumsuz yönde etkilememiştir: Çinli sanatçı ve zanaatçı, her zaman yeni bir şey bulmayı bilmiş, sanatı günlük yaşamın en ince ayrıntılarına kadar yaygınlaştırmayı başarmıştır, öte yandan, Çin sanatının kendi içine kapanıp kaldığını düşünmek de yanlış olur; çünkü Çinliler, yabancıların katkılarını kendi kültür miraslarına katmayı bilmişlerdir. Üstelik, Çin sanatının en yaratıcı dönemleri, yabancılarla ilişkilerin arttığı dönemlerdir.

Çin'e özgü ilk sanat ürünleri, tunçtan yapılmışlardır (birbiri içine geçmiş çok karışık motiflerden oluşan süslemelerin, elde hiçbir kanıt olmamakla birlikte, bir ağaç işleme sanatından kaynaklandığı sanılmaktadır). Çin sanatının gelişmesinde tunç işlemeciliğinin özel önemi, yaratılmış olan biçimlerin sürekliliğinden ileri gelir. İ.Ö. VI. yy'dan Î.Ö. yaklaşık IV. yy'a kadar merkezden uzak prensliklerin gelişmesi, Çinlilerin göçebe halklarla bağlantı kurmalarına yol açmış, önce İskitler, ardından da Sarmatlar yoluyla, ülkeye İran etkisi (Akamanış İmparatorluğu) ve Orta Asya vahalarında gelişen "bozkır sanatı"nm (hayvan motiflerine ağırlık verici) etkisi sızmıştır. Çin'de tunç ve yeşimtaşı üstüne daha çok kartal başlı aslan, kaplan ve ejderha motifleri işlenmesiyle gelişen bu etkinin izleri, günlük eşyalardaki (aynalar, süs iğneleri) süslemeler yoluyla günümüze kadar gelmiştir. Batı dünyasıyla ilişkilerdeki yüzyıllarca süren kopukluk, göçebe halkların istilalarının neden olduğu kesintiler, Çin'in dışardan aldıklarını özümlemesini sağladı. Daha sonra, Han sülalesi döneminde, Çin' de bütünlüğün gerçekleştirilmesi ve İpek Yolu'nun açılmasıyla, daha uzun süren ikinci bir etkilenme dönemi başladı. O dönemdeki başlıca katkıyı, buddhacılık sağladı. Gandhara'daki buddhacı sanat okulunun etkisi, Wey dönemindeki (V. ve VI. yy.) Çin heykelciliğine değişik bir incelik kazandırdı; bu arada İran'dan da kumaş motifleri, çeşitli mücevhercilik örnekleri, vb. alındı. Tang'lar döneminde özellikle resim sanatı, batıdan gelen katkılarla zenginleşti. Hintli ustalar Pekin'de resim dersleri verdiler ve etkileri Çin resmine özgü "çizgilerin" doğmasında büyük rol oynadı.   

ÇİN SANATI VE YASAK ŞEHİR

YASAK ŞEHİR 

Geleneksel Çin burçlarından beşincisi olan ejderha, gerçek dünyada mevcut olmayan tek hayvandır. Çinlilerin gözünde ejderha, hayvanların hakimidir ve doğaüstü güçlere sahiptir. Çinliler kendilerini "Ejderhanın soyundan gelenler" olarak adlandırır. Çin tarihindeki nerdeyse bütün imparatorlar kendilerini "ejderhanın oğlu" olarak görmüşlerdir. Dolayısıyla, ejderha imajının güç ve statü simgesi haline gelmesi doğal.   

Bugün Beijing'in tam ortasında yer alan Yasak Şehir Müzesi, bin yıllık tarihi ve kültürü bünyesinde barındıran bir saray kompleksi. 600 yıldan daha uzun bir geçmişi olan Yasak Şehir'de 24 "ejderha oğlu"nun acı ve sevinçle dolu hayat hikayeleri sergileniyor. Yasak Şehir, her köşesinde görülebilen ejderhalarla, ejderha kültürünün merkezi olarak kabul edilir.
    Ejderha kültürünü yakından tanımak için, Yasak Şehir'de gönüllü rehberlik yapan Gao Tongsheng'den bizi gezdirmesini rica ettik. Sözü ona bırakalım:
    "Yasak Şehir'de çok sayıda ejderha var, saymak mümkün değil. Konakların tepelerinde, saçaklarda, konakların önündeki basamaklarda bile ejderhalar var. Mesela, Yüce Uyum Konağı'nda bulunan imparatorun tahtına "ejderha tahtı", imparatorların giyindikleri kıyafete "ejderha kıyafeti", imparatorların yataklarına "ejderha yatağı denir. Hepsini saymak gerçekten çok zor."
    Her sabah, Yasak Kent'in kapıları açılır açılmaz, dünyanın dört bir yanından gelen turistler içeriye akın eder. Bazıları müzelerin içinde gezerken, bazıları da fotoğraf çektirir. Peki, bu büyük tarihi kalıntıların her bir parçasında saklı bulunan etkileyici hikayeleri kaç kişi sabırla dinleyebilir?
    Yasak Şehir'in en büyük kapısı olan Yüce Uyum Kapısı'ndan içeri girildikten sonra, Yüce Uyum Konağı'yla karşılaşılır. Uzaktan bakıldığında, mavi gök, sarı kiremitler, kırmızı duvarlar ve beyaz mermerden yapılma teraslar görkemli bir tablo oluşturur. Yasak Şehir'deki saray parçaları arasında statüsü en yüksek olan Yüce Uyum Konağı'nda, tabii ki çok sayıda ejderha deseni bulunuyor. Zor olmasına rağmen, Yüce Uyum Sarayı'ndaki ejderha sayısı dikkatli bir çalışma sonucu ortaya çıkarıldı: 13 bin 844.
    Altın tuğlalarla döşeli ve 10 bin adet ejderhayla süslenmiş Yüce Uyum Konağı'na görmek isteyen turistler, genellikle ilgilerini görkemli konağa yöneltirler.. Fakat basamakları tırmanmaya başlayan turistler, üç katlı terasların kenarında oyulan "ejderha başları"nı gözden kaçırabilirler. İlk bakışta, beyaz mermerden yapılan "ejderha başları" süslü eşyalardan biriymiş gibi görünür. Ama, süslü ejderhalar aslında pratik ve önemli bir su boşaltım sistemidir. Gao Tongsheng'dan dinleyelim:
"Yüce Uyum Konağı'nın önündeki üç katlı teraslara geldik. Burası en muhteşem olan, beyaz mermerlerle yığılan, 8 metre yüksekliği bulunan teraslardan oluşur. Teraslar, "bakış sütunu" denilen taş sütunla çevrilidir. Toplam 1400'den fazla sütun vardır. Her sütunun ayağında bir ejderha başı dışarıya doğru uzanır. Her ejderhanın ağzı açıktır. Bu ağızlar drenaj rolü oynar. Yani teraslara yağan yağmurlar ejderhaların ağızlarından boşaltılır. Dolayısıyla yağmurlu günlerde, teraslardan akan sular, yağmurun şiddetine göre, bazen beyaz bir kumaşı andırır, bazen şeffaf ve berrak buz saçağı oluşturur."
    Saray kompleksinin odağındaki üç konak olan Yüce Uyum Konağı, Merkezi Uyum Konağı ve Uyumu Koruma Konağı, üç katlı terasların üzerinde bulunmaktadır. Beyaz mermerden yapılma terasların yüzölçümü yaklaşık 2bin 500 metrekareyi bulur. Yağmur suyunun birikmesini önlemek için teraslarda su boşaltma sistemi inşa edilmiştir. Terasların kenarında toplam 1142 ejderha başı bulunur. Terasların ortası yüksek, kenarı düşüktür. Yağmurlu günlerde, teraslara düşen yağmur suları 1142 ejderhanın ağzından çıkarak, "bin ejderhanın su kustuğu" bir tablo oluşturur.
    "Ejder su kusması", hem bir mühendislik işi, hem de şiirsel bir olay... Yağmur yağarken, suyun beyaz bir kumaş şeklinde ejderhaların ağzından şırıl şırıl akarak sarı-kırmızı renkteki konakları nasıl çevrelediğini hayal etmeyi deneybilirsiniz... Görkemli bir manzarayla karşılaşacaksınız!
    Üç katlı terasa tırmandıktan sonra, Yüce Uyum Konağı karşımıza çıkar. Konaktaki 13 bin 844 ejderha göz kamaştırıcıdır. Yüce Uyum Konağı'nda ejder tahtında oturan imparatorların memurları huzuruna kabul ettiği sahneye sık sık televizyon dizilerinde ve Çin filmlerinde rastlanır. İmparatorların giydikleri güzel ve sarı kıyafet çok dikkat çekicidir. Ejderha kıyafetindeki desenlerin neler olduğunu biliyor musunuz?Ejderha elbisesi aslında imparatorun tören kıyafeti. Kıyafet üzerinde ejderha desenleri işlenmiştir. Çincede elbiseye "Long Gun" denir. Ejderha kıyafeti yalnız 
ejderha nakışıyla değil, düşündüğümüzden daha karışık desenler de içerir. Yani kıyafetin tasarımında "başrol" oynayan ejderhanın dışında, çeşitli roller daha vardır:

 "İmparatorun ejder kıyafetine dokuz ejderin işlenmiş olması lazım. Ondan sonra, 12 başka desen bulunur. 12 desen arasında güneş, ay, yıldız, dağ, alev, kuş, kaplan ve maymun yer alır."

    12 desenin tarihi bin yıl öncesine dayanır. Her desen, kendine özgü bir anlam taşır. Örneğin güneş, ay ve yıldız, imparatorların sonsuz nezaketini simgeler; dağ, kararlı bir karakteri temsil ederek imparatorun devleti yönetme yeteneğine sahip olduğunu yansıtır; farklı biçimlere dönüşebilen ejderha, gökte uçabilen, denizde yüzebilen doğaüstü güçleriyle, imparatorların gerçeğe dayalı bir biçimde devlet işlerini halledebilmesi anlamına gelir.
    "Ejderha kıyafetinde beyaz kaplan ve hanuman da vardır. Kaplan güçlü, hanuman ise zekidir. İkisi imparatorun birer yeteneğini temsil eder. 12 desen imparatorun sahip olması gereken ahlakı ve yeteneği ifade ediyor."
    Kim bilge imparator, kim akılsız ve rahatına düşkün bir imparator diye sık sık düşünüyoruz. Bilge imparator nasıl olmalıdır? Belki 12 deseni anladıktan sonra, cevabı kendiniz verebilirsiniz.
    Yasak Şehir'de ahşaptan, taştan, camdan veya iğne nakışından yapılma ejderhalar, değişik biçimlerde turistlere sergileniyor. Ama Yasak Şehir'deki ejder kültürünü anlamak için "ejder" kelimesini içeren beyitleri okumak da gerekli...
    Qing hanedanında tanınmış Qianglong imparatorunun yazdığı bir beyit, Merkezi Uyum Konağı'nda asıllı. Beyitte bir "ejderha" sözcüğü yer alır.
    "Bu beyit 'Ben güneş tanrısı gibi altı ejder arabasıyla gökte hiç ara vermeden gezmek isterim' demektedir. Yani imparator idari işlerde çok çalışkan olması gerektiğini kendinden sonraki imparatora öğretir. Bu ifadenin ilerisinde, 'beş tür mutluluk karşılığında vatandaşların desteğini almak isterim' beyiti vardır. Beş mutluluk, uzun ömür, zenginlik, sağlık, dürüstlük ve huzur içinde bir ölümü içerir."
    Yasak Şehir'de beyitler, devlet yönetimi, memurluk, efsanevi hikaye ve dilek sunma gibi konuları içeriyor. Yasak Şehir'deki her ejderha bir kapı olduğu gibi, arkasındaki sanat, tarih, felsefe ve Çin'e özgü yenilik gücü korurur. Hangi kapıyı aralarsanız aralayın, muhteşem bir manzara karşınıza çıkar.
    Belki Yasak Şehir'in en etkileyici yanı, ne büyüklü küçüklü saray kompleksi, ne de sayısız ejderhadır. İnsanlar, sarayın tek bir tuğlasına, bir kiremitine, hatta bir ağacına sızan yüzlerce yıllık geleneksel kültürden etkilenir. Sadece bir taht veya bir beyit, tarihimizi anlatır veya geleceğimize dair mesajlar verir.