22 Ekim 2013 Salı

MISIR SANATI


Mısır Sanatı
Mısır, Afrika’nın kuzeydoğusunda yer alan oldukça eski bir uygarlık merkezidir. Mısır’da tarih öncesi dönemden başlayarak bütün tarih devirlerinde önemli uygarlıklar yaşamıştır. Mısır, Afrika anakarasında olmasına karşın, Mısır uygarlığı Akdeniz ve Ön Asya kültürünün bir parçasıdır.
MÖ 3000 yıllarında ortaya çıkan Mısır uygarlığının kültürünü ve geleneksel yaşamını belirleyen ve sürdüren temel etkenler; Nil Irmağı’nın çevresindeki yeşil alanlar, güneş ve çöllerdir.
Nil’in sakin akan ve belirli aralıklarla taşan bol suyu, üretimi ve verimliliği sağlamış; çöl zor koşullarda yaşayan insanları Nil çevresine yöneltmiş, buradaki nüfus yoğunluğu ve sık yerleşim ise sosyal, kültürel, ekonomik ve etnik bütünlüğü sağlamakta başlıca etken olmuştur. Ayrıca çöl, sıcak ve kuru havası ile kültür yapıtlarını korumuştur.
Mısır sanatının temellerini kült oluşturmaktadır. Bu nedenle sanatın her dalında din ve inanışların etkisi görülmektedir.
Mısırlılar, insanların öldükten sonra da dünyadakine benzer bir yaşam süreceklerine inanıyorlardı. Bu nedenle bedenin her türlü bozucu etkiden korunması gerekliydi. Vücut korunur ve sağlam olarak kalırsa öbür dünyada da yaşamını sürdürebilirdi. İşte bu amaçla ölü bedeninin mumyalanması gerekirdi. Bu yüzden mumyacılık, Mısır’da çok gelişen bir sanat dalı olmuştur.
Mısır’ın kendine özgü, hiyeroglif adı verilen resim yazısı vardır. Bu tür yazıda anlatılmak istenen olaylar, her biri farklı anlama gelen resimlerle sağlanır.

Mısır sanatı, Mısır tarihi ile başlamış ve çeşitli gelişmelerle sürmüştür. Mısır sanatında daha çok mimarlığa önem verilmiş, resim ve heykel sanatı ise mimari yapıtların tamamlayıcısı olmuştur.
Mısır tarihi dört döneme ayrılır. Bölgenin sanatı da buna paralel olarak her dönemde farklı özellikler gösterir.
b. Mısır Mimarisi (Tapınak, Mezar, Saray)
Mısır sanatının düşünsel temeli, tanrıların onurlandırılmasına dayanır. Buna tanrılaştırılmış ölü krallar da dahildir. Tanrılar ve krallar için yapılan anıtsal mezarlar, saraylar ve tapınaklar alabildiğine süslü; heykeller, resimler ve rölyeflerle bezeli yapılardır.
Mezarlar, Eski İmparatorluk Döneminde ölüler için yapılan ilk yapılar olmuştur. Bu yapıların en tipik örnekleri özel bir mezar tipi olan mastabalardır.
Mastaba, üstü yatay olarak kesilmiş piramit biçiminde toprak altı mezar yapısıdır. Taş ve tuğla kullanılarak yapılan mastabalar, zamanla değişerek yerini piramitlere bırakmıştır.
Eski İmparatorluk Döneminin en gözde yapıları olan piramitler, firavunlar ve yakın akrabaları için yapılmış anıt mezarlardır. Piramitlerin kökenini mastabalar oluşturur.
Piramitler, önceleri basamaklı yapılmıştır. Bunlar üst üste oturtulmuş taraçalardan oluşmuştur. Basamaklı piramitlerin en tanınmışı Eski İmparatorluk Döneminde yapılan Sakka-ra’daki Coser (Zoser) Piramidi’dir.
Piramitler daha sonra düz olarak yapılmaya başlanmıştır. Eski İmparatorluk Döneminde yapılan bu piramitlerin en tanınmışları Kahire yakınlarındaki Gize’de bulunan Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleridir.
Piramitlerin içlerinde çeşitli koridorlar ve koridorlardan birinin sonunda da kralın taş lah-dinin bulunduğu bir mezar odası vardır.
Lahit; taş, kil, ağaç, bronz gibi maddelerden yapılan, içine ölülerin konduğu sandukadır.
Taştan yapılan piramitlerin en önemli özelliği; taşların arasında, birbirine tutturucu herhangi bir yapıştırıcı malzeme kullanılmamasıdır. Piramitlerin üzeri, uzun ömürlü olmaları için kireç taşından yapılan levhalarla kaplanmıştır.
Kefren Piramidi’nin yanında büyük bir sfenks anıtı yer alır. Sfenks Anıtı, bulunduğu yerdeki bir kayaya yontularak yapılmıştır. Sanatçı burada kral Kefren’in başını aslan vücudu ile birleştirerek bir sanat yapıtı oluşturmuştur.
Çok tanrılı inancın anıtlaştırdığı Mısır tapınakları, Eski Mısır’ın kültürünü, sanatını, tarihini her yönüyle yansıtmakta ve günümüze kadar taşımaktadır.
Önceleri çoğunlukla Nil kıyılarında görülmeye başlayan alçak duvarlı, küçük tapınaklar; devletin büyümesi ve güçlenmesiyle birlikte boyut, malzeme ve estetik bakımından olağanüstü gelişmeler gösterdiler. Kesme taşlardan yüksek beden duvarları, avluları, dev kolonlar üzerinde yükselen büyük kapalı mekânları ve heykelleri ile giderek bir yapılar topluluğuna dönüştüler.
Kolon, betonarme veya çelikten yapılmış düşey, taşıyıcı ögedir.
Avlu, binaların önünde, arkasında veya ortasında yer alan etrafı kapalı, üstü açık bölümdür.
Mısır tapınakları, tanrılar ve krallar adına yapılırdı.
Mısır tapınaklarında bulunan ana bölümler şunlardır:
Pilon, anıtsal giriş demektir. Pilonlar, konik şeklinde yapılmış yüksek yüzeyleri ile tapınak önünde yer alır. Ortasında bulunan ahşap ve değerli madenlerle süslenmiş giriş kapısının iki yanında heykeller, obe-liks (dikilitaş)ler ve bayrak direkleri bulunur. Pilon önlerinde genellikle taş plakalarla döşeli bir giriş yolu ve yolun iki yanında da sfenks ya da aslan heykelleri vardır.
Obeliks, bir kişi veya olayı anımsatmak amacıyla dikilmiş kare, daire veya dikdörtgen Büyük ön avlu, pilondan sonra gelir. Üstü açık, çevresi yüksek duvarlar ve sütunlarla çevrili büyük avludur. Halk tören günlerinde bu avluda toplanırdı.
Hipostil salon, büyük avluya bitişik, yüksek ve sık sütunların taşıdığı, yeterince ışık ve hava alabilen, bir çatı ile örtülü kapalı büyük mekânlardır.
Sütun, kare, çokgen ya da daire kesitli taştan ya da mermerden yapılmış taşıyıcı bir ögedir.
Kutsal bölümler ve yapılar, tanrılara ait olan oda ve yapılardır. Hipostil salondan sonra gelen bu bölümlere yalnızca rahip, firavun, kraliçe ve soylular girebiliyordu.
Tapınaklarda tanrı heykellerinin önünde her gün ayinler ve dinsel törenler yapılır, bu törenleri kral veya baş rahip yönetirdi.
Mısır’da yapılan bu tapınakların en tanınmışları Luksor ve Karnak şehirlerinde yapılan Amon tapınaklarıdır.
Mısır’da kayalara oyularak yapılan tapınaklar da vardır.
Kaya tapınaklarına örnek olarak II. Ramses ve karısı kraliçe Nefertiti’ye ait Abu Simbel Kaya Tapınağı ile Deyrül Bahri’deki Kraliçe Haçepsut Tapınağı  verilebilir.
Mısır’da saraylar genelde kent merkezlerinin dışında, tapınaklara yakın olarak yapılırdı. Bu saraylar, birçok yapının bir araya gelmesinden oluşurdu. Bir sarayın içinde kral ve kral ailesinin konutları, saray görevlilerinin evleri, mutfak ve depo bulunurdu.
Büyük hipostil salonların bulunduğu bu saraylarda sütunlar, payeler ve tavan ahşaptı. Duvarlar tuğladan yapılmış, taş yalnızca kapıların eşiklerinde kullanılmıştı.
Mısır sarayları, piramitler ve tapınaklar kadar dayanıklı malzemeden yapılmadığından günümüze dek çok az örnek gelmiştir. Amarna’da Amenofis Sarayı kalıntıları bu saraylara örnektir.
c. Mısır Heykel ve Resim Sanatı
Mısır’da heykel ve resim sanatı mimariye bağlı olarak gelişmiştir. Çeşitli tapınakları, piramitleri, kaya mezarlarını süsleyen Mısır heykel ve resim sanatının örnekleri, Mısır’da binlerce yıl önce nasıl ya-şanıldığına dair bilgi edinmemizi sağlayan eski çağlara ait en büyük arşiv ve belgeleri oluşturur.
Heykel Sanatı
Elverişli taş ocaklarına sahip Mısırlılar heykel yapımına önem vermişlerdir.
Büyük boyutlu heykeller taştan, küçük boyutlu heykeller ise ahşap, kireç, taş, fil dişi, kemik ve maden gibi malzemelerle yapılmıştır.
Mısır’ın değişik yerlerinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda tanrıların, firavunların, yüksek dereceli devlet memurlarının, sfenkslerin ve çeşitli hayvanların heykelleri bulunmuştur.
Mısır’da Eski Krallık ve Orta Krallık dönemlerinde daha çok firavunların ve yüksek dereceli devlet memurlarının heykelleri yapılmıştır. Yeni Krallık Döneminde ise heykel yapımında realist (gerçekçi) sayılabilecek etkiler ortaya çıkmış, firavunların yanı sıra sıradan insanların da heykelleri yapılmaya başlanmıştır.
Mısır’da heykel yapımında belirli kurallar vardı. Heykeller, genellikle bir kaide üzerinde, ayakta durur ya da oturur hâlde yapılırlardı.
Ayakta duran heykellerde, heykel dik durmakta ve karşıya bakmaktadır. Kollar vücuda yapışık, eller sıkılmış gibidir. Genellikle sol ayak bir adım öne atılmıştır. Vücudun ağırlığı, iki bacağa eşit olarak dağıtılmıştır. Heykellerin alınlarının ortasından geçtiği sanılan dikey bir çizgi, onları şekil ve görünüş bakımından iki eşit kısma böler. Sanat tarihinde bu duruşa frontal duruş denir.
Frontal duruşta figürler dik ve ön cepheden gösterilmiştir. Vücut kısımları simetrik yani birbirine eşittir.
Oturan heykellerde, figür oturduğu blokla kaynaşmış gibidir. Ağırlık yine eşit paylaştırılmıştır. Baş dimdik durmakta ve öne bakmaktadır. Frontal duruş sürmektedir.
Bağdaş kurup oturan, yere yatan ve hamur açan insan heykelleri ayakta duran heykel tiplerinden daha canlı ve daha hareketlidir.
Mısır’da büst sanatı da oldukça gelişmişti. Bunun da nedeni Mısırlıların dinsel inanışlarıdır. Çünkü, Mısır’da inanış gereği ölen bir insanın heykeli yapılır ve bu heykel cesetle birlikte mezara konulurdu. Ancak ölünün ruhuna bir sığınak olacağı düşünülen bu heykelin sahibine benzemesi gerekliydi. Bu nedenle Mısır’da erken dönemlerden başlayarak bir portre sanatı ortaya çıktı.
Büst, heykel sanatında baş, göğüs, kimi zaman da omuzları içine alan heykel türüdür. Bu tür eserlere baş heykeli de denir.
MS 3. yüzyılda Hristiyanlık inancının yayılması ile birlikte Mısır heykelciliği ortadan kalkmıştır.
Resim Sanatı
Mısır resim sanatı da oldukça gelişmiştir. Mısırlı sanatçılar mezarların, tapınakların, sarayların ve diğer mimari yapıların duvarlarını süslemek amacıyla resim (fresko)ler yapmışlardır.
Fresko, kireçli su içerisine toz boyalar karıştırılarak yaş sıva üzerine yapılan duvar resimlerine verilen addır.
Karanlık ve derin dehlizlerde çalışan duvar ressamlarının çok zor koşullarda başarılı resimler yaptıkları, çeşitli örnekler görülünce daha iyi anlaşılabilmektedir.
Mısır resim sanatının gelişmesinde de dinsel inanışların etkisi büyük olmuştur. Resimleri yapmaktaki amaç, bu resimlerin ölen kişiye öteki dünyada yardımcı olmasını sağlamaktı.
Resimlerde cenaze törenleri, dinsel törenler, tarlada çalışanlar, firavunlara armağan sunanlar ve değişik güncel konular işlenmiştir.
Mısır resminde renk oldukça önemlidir. Resimlerde parlak ve canlı renkler kullanılmıştır. Sarı ve kahverengi, doğal topraktan; beyaz, kireçten; mavi ve yeşil, cam hamurundan elde edilirdi. Siyah ise yağlı karadan çıkarılırdı. Resimleri yapmak için fırça olarak ucundan püsküller çıkana kadar çiğnenmiş kamışlar kullanılırdı.
Mısır resminde de heykelde olduğu gibi bazı kurallar vardır. Örneğin, kadın gövdesi her zaman açık sarı ve pembe, erkek gövdesi ise kırmızı veya kahverengi olurdu. Fon her zaman beyazdı. Gövde çeşitli bakış açılarından çizilmiş gibiydi. Ön kısmı, omuzlardan kalçaya kadar karşıdan, bacaklar ise yine profildendi.
Mısırlılar tapınakların ve mezar anıtlarının duvarlarını, sütunların ve payelerin gövdelerini kabartmalarla süslemişlerdir.
Kabartmalarda konu olarak tanrılar, firavunlar, günlük yaşamla ilgili konular, kuşlar, çiçekler vb. işlenmiştir.
Kabartmalarda tanrı ve kral figürleri diğer figürlerden daha büyük ölçülerde yapılmıştır. Resimde olduğu gibi baş, göğüs, karın, kol, bacak ve ayaklar profilden, gözler ve omuzlar cepheden gösterilmiştir. Kabartmalarda figürler, friz (hafif çıkıntılı şerit)lerle birbirinden ayrılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder